Şemsettin Özdemir: İslami hareketler insanlık için rahmet olacak bir modelin nasıl üretileceği konusunda kafa yormalıdır

21 Temmuz 2024

İslami hareket ve İslamcılık arasında nasıl bir ilişki vardır? İslami hareketleri diğer oluşumlardan ayıran özellikler nelerdir? İslami hareketlerin toplumsal hayatı ve yönetimleri etkileme gücü ne düzeydedir? İslam Düşüncesi sitesi olarak daha bir çok soruyu, "İslami Hareket" dosyasında Şemsettin Özdemir'e sorduk.            

          1. İslami hareketin size göre tanımı nedir?

Müslüman dünyanın son 400 yılı çöküş dönemi olarak tarihe geçmiştir. Son olarak Osmanlı'nın dağılmasıyla gerçekleşen bu süreçte, özellikle dinlerini ve ülkelerini ciddiye alanlar bu süreçte arayışa girdiler. Önce Müslüman coğrafyaları kurtarmak, sonra ilkelerine ve ideallerine uygun bir sistem kurmak iddiasıyla ortaya çıkan gayretlere, çabalara, oluşumlara görebildiğim kadarıyla “İslami hareket” dendi. İslami hareket deyince bir sistem hedefi olan, bir hayat inşasını ana gaye haline getiren ve bu ana gayenin hayatta egemen olmasını, modelleşmesini hedef olarak ortaya koyan oluşumları “İslami hareket” diye tanımlamak mümkündür.

          2. İslami hareket ve İslamcılık arasında nasıl bir ilişki vardır?

İslamcılık aslında büyük oranda aynı zamanda zuhur etmiş. O da yine mağlubiyet dönemi, Osmanlı coğrafyasının dağılmaya başladığı sürecin hemen hemen sonlarında ortaya çıkmış. Can havliyle “Bu ümmet nasıl kurtulur, imparatorluk nasıl dağılmaz?” diyerek. 

Ana gayesi şuydu önce, önce hilafeti kurtarmak, imparatorluğu kurtarmak, dağılmayı engellemek. O bakımdan İslamcılık ve İslami hareket iki ayrı kelime ama birbirine çok yakın birbirleriyle iç içedirler.

İslamcılık Kur’an’ın ana esaslarına uygun sistemin hayata yeniden egemen olması iddiasıyla ortaya çıkan bir düşünce akımı bence bu hedefi pratiğe aksettirme çabası harekettir aslında.

Bir iddiayı gerçekleştirmek istiyorsanız hareket olmaya mecbursunuz, ekip olmaya mecbursunuz. İşte onun adı harekettir diye düşünüyorum. Bu benim açımdan pratik bir değerlendirme, yani öyle çok bilimsel bir tanımdan bahsetmiyorum.

Dolayısıyla İslamcılık zor şartlarda ortaya çıkmış olan İslam'ın bir yorumudur. Büyük gayeyi, vahye uygun, vahyin ilkelerine, Kur'an'ın ilkelerine uygun bir hayatı, deyim yerindeyse Resulullah'ın örnekliğini dikkat alarak bugün yeniden nasıl hayata hakim kılarız çabası.

          3. İslami hareketlerin temel ilkeleri nelerdir? Bu ilkelerin hayata geçirilmesinde kabul görmüş yaygın yöntemler hangileridir? Bu temel ilkelerden ilkesel bir savrulma görüyor musunuz?

Müslüman medeniyetimiz son 400 yıldır duraklama dönemini ve yıkılış dönemini yaşadı. Önce Endülüs medeniyetini kaybettik. Sonra Hindistan İslam medeniyetini kaybettik. Sonra Osmanlı medeniyetini kaybettik. Bunlar arka arkaya oldu, yaklaşık 400 yıl gibi bir zamanda.

Bu dönem İslam tarihinin en büyük krizlerinin olduğu dönemidir. Ama bu bir medeniyetin çöküşü olmakla birlikte, İslam'ın çöküşü değildir. Tamda böyle bir dönemde karşımızda İslam'ın yeniden, daha mükemmel ve daha güzel bir şekilde inşa edilmesi gibi büyük bir hedef duruyor, devasa bir hedef. Vahyin ilkelerine uygun bir hayat. Adaletin zirvede olduğu, işlerin ehline verildiği, adam kayırmamanın, iştişarenin, hak yememenin, bir sürü ilkelerin sisteme dönüştüğü bir model. Bu model, mutlaka ve kesinlikle İslami hareketlerin en olumsuz şartlarda da iddiası olmak durumundadır. Bu model Allah'ın bütün ayetlerini okumayı hedefe alacak ve bu konuda topyekün büyük çabaya girerek ancak bu hedefi gerçekleştirebilir.

Bu ayetler

A- Kur'an.

B- Kainat.

C- İnsanla ilgili nefislerdeki ayetler olarak sistematize edilebilinir.

Hayatı toptan değerlendiren bir model üretmemiz gerekiyor. İşte yeniden İslam medeniyeti, İslam modelinin oluşması için bu üç ayet türünün bütününü okuyacak insanlar yetiştirmeyi amaçlayan, tek tipçi insan yetiştirmeyi hedeflemeyen bir model. Tek tip eğitim modeli bir cinayettir. İnsanlar tek tip eğitime tabi tutulurlarsa birçok yetenekleri köreltilir.

İnsanlara Allah'ın doğuştan verdiği özellikler vardır. Kimisi sanatkar, kimisi sporcu, kimisi savaşçı, kimisi barıştan yana, kimisi araştırmacı, kimisi başka işlere eğilimlidirler vs. 

İslami hareket denilen hareketler bu konularda doğuştan yüce Allah'ın insanın bünyesine, çocuklarımızın bünyesine koyduğu bu yeteneklerin ortaya çıkartılmasına imkan verecek bir modeli nasıl üreteceğimiz konusunda kafa yormaları gerekir. İnsanlık için rahmet olacak bir model, kapitalizmi, liberalizmi, modernizmi ve postmodernizmi aşan bir model.

Bu model eskinin körü körüne taklidi asla olamaz. Yeni ve orijinal, kendinden emin, rahatça düşüncelerin ifade edildiği insanları münafıklığa sevk etmeyen bir model. 

İslam tarihinin akışı içerisinde geçmişte yapılan büyük bir hata vardır. O da dini ilimlerle, dünyevi ilimlerin ayrıştırılması. Daha sonraki asırlarda dünya ilimleri denilen ilimler ihmal edildi. İslam Medeniyeti ilk 500 sene sonrası yavaş yavaş duraklamaya başladı ve bugün sonuç malum.

İslam hareket, insanların özgürce yaşadığı, düşünce ürettiği, kalite ürettiği, her alanda yeteneklerin ortaya çıktığı bir model üretmesi gerekiyor. Bunun çok kolay olmadığını kabul ederek söylüyorum bunu. Sloganla İslam modeli kurulmaz. Eğer kurulsaydı bugün İslam dünyası dediğimiz dünyanın %95'inin rejimleri kağıt üstü İslam rejimleridir. Ama ortaya hiçbir umut koyamadılar. Bu coğrafyalar ki bunların çoğu zengin coğrafya. Petrol var, doğalgaz var, buradan insanlarımız gençlerimiz Batı’ya kaçıyorlar. Bu sözde İslami modellerin ne kadar büyük vebal ürettiklerinin adıdır.

          4. İslami Hareketleri tarikat, vb. yapılardan ayıran özellikler nelerdir?

Tarikatlar, bazı cemaatler, ve buna benzer organizasyonlar, Müslümanlar oluşturduktan sonra Müslüman hareketlerdir, Müslüman cemaattir, Müslüman tarikattir. Eksikleri, hataları olabilir, önemli değil.

Ama bunların çoğu diyelim ki bir konuyu çözmek için kurulmuş. Nefis tezkiyesi, arınma vs.  Siyasal büyük hedefleri var mıdır? Tarikatların büyük çoğunluğunda yoktur. Şimdi bunlar bir alan seçip, bu alanda ümmetin, Müslümanların eksik gördüğü bir konuyu giderme çabasında olan gayretler ortaya koyan oluşumlardır.  Ayrıca tarikatta şeyh-mürit ilişkisi vardır. Bu bakımdan da bir İslam hareket, bir tarikatla aynı olamaz. İslami hareket bir sistem iddiasında ise bir iştişare heyeti olacaktır, konuşacaktır, tartışacaktır, yanlışlarını falan düzeltecektir. Körü körüne itaat veya tartışmasız itaat veya sorgulamadan itaat İslami harekette olursa o da bir tarikat olur. Ondan da bir hayır çıkmaz.

Tabi bazı istisnai tarikatlar var.   Ama büyük çoğunlukla tarikatlar, ayrı bir kulvarı seçer. Hareket dediğimiz zaman siyasal, toplumsal, kamusal yönü olan ve mutlaka bu büyük hedeflere göre insan yetiştirmeyi hedefleyen, sonra da hayatı bu ilkelere göre kurmak iddiası taşıyan bir yönü olan bir yapıdır. Bu bakımdan ikisi arasında büyük farklar vardır. İslami hareket dediğimiz hareketler, henüz çok istenilen düzeyde bir model üretebilmişler midir? Belki henüz değil ama mağlup olmuş, çökmüş bir medeniyetin varisleri olarak, bunu başaracaklar. Başaracaklarına inanıyorum çünkü başarılırsa yeni bir hayat üretilebilir, yeni bir sistem inşa edilebilir. Bu da yetişmiş binlerce insanla yapılacak bir iştir. Şeyhin dediğini veya bir alimin dediğini taklit eden insanlarla asla olacak bir iş değildir. Bu bakımdan benim kafamdaki İslam hareketi tanımıyla, Müslüman tarikatların birçok yönden aynı olma imkanları yok.

          5. İslami Hareketlerin toplumsal hayatı ve yönetimleri etkileme gücü hangi boyutlardadır?

İslami hareketler bu imkana sahiptir ve öyle olmak zorundadırlar. Halkları etkileyemeyenler kesinlikle yanlış yöntem kullanıyorlardır. İhvan Hareketi, fikir düzeyinde büyük etkileşim yaşattı. Milyonlarca insanın İslam'ı daha iyi öğrenmesi anlaması anlamında büyük bir etkileşim yaşattı. Belki bir sistem kuramadılar ama tahmin edilenin ötesinde Müslüman halkların önemli bir kesiminde ciddi oranda bilinçlenme, şuurlanma meydana geldi.

İhvan vb. hareketlerin mesajları Türkiyede de halkın önemli bir kesiminin İslamlaşmasına, bilinçlenmesine büyük katkılar sağladılar. İhvan’dan etkilenen insanlar farklı bölgelerde çalışmalar yaptı. Tunus’ta Nahda, Filistin’de Hamas gibi. Müslüman halkların kendilerine gelmesi için büyük hizmetler yapılar ama bu hareketlerin vb. Türkiye'deki ve diğer bölgelerdeki islami hareketlerin, devamlı olarak kendilerini geliştirmeleri ve yaşadıkları ülkeyi dünyayı doğru okama çabalarını geliştirmeleri gerekir.

Zaman zaman şöyle denmektedir. “Türkiye'de halk çok bozuldu” ben o kanaatte değilim. Evet, görsel olarak sokaklara bakarak böyle bir kanaat oluşmaktadır. Ama benim yaşadığım, yetmişin üstüne çıkan hayatta gördüğüm şu; Türkiye İslam anlamında dünden daha iyi bir noktadır. Yani arızi hataları abartmaya lüzum yok. Geçmiş yüzyıl içinde halkımız çok daha şuurlu Müslümandı da bugün çok bozulduk deniyor...

“Eğer dün daha şuurlu Müslüman olsak, bugün niye bu haldeyiz?” diye insana sorarlar. Dün Anadolu köylerinin ve şehirlerinin çoğunda ciddi bir İslam’ı şuur yok idi. Fakat zaman içerisinde değişik oluşumların çabalarıyla İslami hareketlerin gayretleriyle, halkımız şuurlanma konusunda ciddi mesafa katetti.

Sovyetlerin dağılmasından sonra ABD’nin başını çektiği Batı ittifakı ve NATO yeni düşman olarak şuurlu Müslümanları hedefe koydu .İslamcı hareketlere karşı büyük bir saldırı başlattı.

Bu büyük saldırı İslami hareketlerde ciddi sıkıntılar, daralmalar meydana getirdi. Hazırlıksız yakalanan İslami hareketler bu baskıların sonucu olarak bir çok alanda geri çekilmek zorunda kaldılar. Ancak bu durum iyi değerlendiril ise çok yakın bir zamanda yeni çıkış yollarının bulunacağına kesinlikle inanıyorum.

İslami hareketlerin en büyük hatası, bu büyük kuşatmayı tehlikeyi zamanında yeteri kadar okuyamamasıdır. 1990'dan sonra 2001'de ABD'nin bilinçli Müslümanlara karşı ilan ettiği savaş kararının ciddi sonuçları oldu. 

Cezayir İslami hareket cephesine karşı darbe yapıldı, Bosna'da Aliya’nın şahsında Bosna halkına katliam yapıldı.Türkiye’de RP'sine karşı, Filistin'de HAMAS'a karşı darbeler yapıldı.

 İslam dünyasında Müslüman hareketlere olan baskılar arttı. Sonra Arap Baharı'nı da bahane ederek bu baskı zirveye çıktı. Bugün de HAMAS'ın çektiği sıkıntının sebebi, aslında bu savunduğu düşüncelerdir. Eğer orada solcu veya liberal bir hareket olsaydı, belki de bugün İsrail bu kadar saldırmazdı.

Batılı büyük güçler şu tehlikeyi gördü;  İslamcı hareketler engellenmez ise ve buralarda başarılı olursa Batı'nın buralardaki hesapları bozulacaktı

Mesela Mısır'da İhvan-ı Müslimin iktidara geldi.

Terör mü yaptı? Yok. Adam mı öldürdü? Yok. Katliam mı yaptı? Yok. Halkın desteğiyle iktidara gelene darbe yaptılar. Kim yaptırdı bunu? Batı yaptırdı. Niye? Ya İhvan Mısır'da iktidarda kalır ve başarırsa,

A) İsrail panikleyecek.

B) Arap ülkelerin rejimleri panikleyecek.

İslami hareketlerdeki günümüzde gördüğümüz bugünkü durağanlaşmayı, Amerika'nın başını çektiği büyük kuşatma nedeniyle Müslüman ve İslamcı hareketlerin büyük bir boğulmayla karşı karşıya bırakılmasına bağlıyorum. 

 Arap dünyasının çoğu, bu tür İslam'i oluşumları yasa dışı ilan etti, baskı altına aldı, kuşatma içinde onlar. Bu kuşatma doğal olarak duraklamayı getirir.

İslami hayata hakim kılmayı en büyük gaye edinen insanlar, bu duraklamadan moral bozucu bir anlam çıkartmasınlar. Amerika'nın gücüne karşı, bugün Rusya gücü bile bir yere kadar, fazla bir şey yapamıyor değil mi? Çin bile hala tereddüt halinde.

O bakımdan Müslüman hareketlerde var olan bugünkü duraklama ve kısmen kafa karışıklıkları bu büyük kuşatmanın sonucudur.

İslami hareketler bu kuşatmayı yaracak, etkisizleştirecek çıkışın yollarını bulmak ve uygulamaya koymak zorundadırlar. Bunu Allah’ın izniyle başaracaklardır.

Tamamlarken;

İslami hareketler için Stratejik Hedef;

 “Türlü bahanelerle Müslümanların Temel Müfredatı olmaktan çıkartılan KUR’AN’ı KERİM'i yeniden Müslümanların asıl eğitim müfredatı yapmak için;

1-Kuran’ı Kerim’i gereği gibi okuyup anlayıp kavrayacak,

2-Kuran’ın bize emrettiği gibi iman edip, yaşayacak,

3-Kur’an’ı Kerim’i insanlara tebliğ edip, öğretip açıklayacak,

4-Kur’an’a uygun hayatı Allah Resulünün örnekliğinde hayata hakim kılacak nesillerini yetiştirmektir.”

Müslümanlar Kur’an’la eğitilip yetiştirilmedikçe, kendilerini vahiyle eğitmedikleri müddetçe ne yaparlarsa yapsınlar tarihi büyük kalkışı yapamazlar perişanlık içinde yaşamaya devam ederler.

Allah’ı ve onun kitabını ciddiye alarak hayatını düzenleyenlere,

Vahyin ilkelerine uygun bir sistemi hayata hakim kılmak için mücadele edenlere selam olsun.