Müslüman Kardeşler Genel Rehberi Vekili Prof. Dr. Mahmud Hüseyin "Aksa Tufanı" dosyası kapsamında İslam Düşüncesi'nin sorularını yanıtladı.
1. Aksa Tufanı hamlesine nasıl bir anlam yüklüyorsunuz?
Bizim için Aksa Tufanı hamlesi, Filistin halkının topraklarını kurtarmaya ve bütün Filistin üzerinde başkenti Kudüs-ü Şerif olan bağımsız bir devlet kurmaya yönelik aralıksız devam eden cihadının en önemli aşamalarından biridir.
Bu süreci önceki operasyonlardan, kıyam hareketlerinden ve maruz kalınan katliamlardan farklı kılan yönler nelerdir?
Bu operasyonu önceki operasyonlardan ayıran en önemli noktalar şunlardır:
2. Aksa Tufanı üzerinden bir yıl geçti. İlk dönem yapılan değerlendirmeler ve şu an yapılan yorumlar arasında hangi benzerlik, farklılık ya da tutarsızlıklar var?
İlk günlerde, özellikle Arap dünyasında birçok kişi bu "tufanı" plansız bir macera ve umutsuz bir intihar girişimi olarak gördü. Ancak bu değerlendirme, bir yıl boyunca devam eden savaşın önemli sonuçları ve direnişin, ordusunun yenilmezliğiyle övünen Siyonist rejimle olan çatışma tarihinin hiçbir döneminde görülmemiş tarihi mukavemeti ile çelişmektedir.
Yaşanılan bir yıllık süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hamas Hareketi'nin tam askeri destekle donatılmış bir orduyu hazırlıksız yakalayıp tüm istihbarat sistemlerini ve savunma hatlarını birkaç saat içinde aşması ve bütün dünyanın takip ettiği büyük başarıyla operasyonun bütün hedeflerini gerçekleştirmesi, ardından savaşçıların çok sayıda esirle birlikte Gazze Şeridi'ne geri dönmesi ve kimsenin onları engellememesi, benim görüşüme göre, Aksa Tufanı savaşını Siyonist rejimle olan çatışma tarihindeki en önemli olay haline getiriyor. Bu savaşta Siyonist orduya en büyük yenilgi yaşatılmış, bu da düşman Siyonistlerin aklını kaybetmesine ve Batı'daki destekçileri ile müttefiklerini şaşkına çevirmesine neden olmuştur.
Bu büyük zafer, Filistin halkında topraklarını kurtarma ve bağımsız bir devlet kurma umutlarını yeniden alevlendirmiştir. Neredeyse unutulmaya yüz tutmuş Filistin davasını tekrar dünya gündeminin odağına taşımış ve dünya Hamas'a ve diğer direniş gruplarına büyük ilgi göstermeye başlamıştır.
Bu zafer, benim görüşüme göre, Oslo süreci, normalleşme ve düşmana boyun eğme dönemini sona erdirmiş, aynı zamanda yeni bir çağın, zafer ve kurtuluş çağının ilk harflerini yazmıştır.
3. İslami bir hareket olan HAMAS öncülüğünde gelişen Aksa Tufanı, İslamcılık tartışmalarını ve İslami hareketlerin düşünsel ve kurumsal yapılanmasını nasıl etkiledi/etkileyecek?
Şüphesiz ki bu tufan, İslamcıların moralini en üst seviyeye çıkarmış ve Filistin'i kurtarma amacıyla yürüttükleri cihad projesine olan güvenlerini artırmıştır. Bu durum, onların tartışmalarına, diyaloglarına ve geleceğe dair vizyonlarını oluşturma süreçlerine olumlu bir şekilde yansımış, İslami projelerine olan inançlarını pekiştirmiştir. Aynı zamanda, hazırlık sonrasında Allah'ın mümin kullarına zafer vereceğine dair güvenlerini de güçlendirmiştir.
4. Aksa Tufanı sonrası gerek Filistin'de gerekse bölge ülkelerindeki mevcut statüko aynı şekilde devam edebilir mi? Bangladeş'te seküler diktatörün devrilme sürecinde Aksa Tufanı'nın etkisi olmuş mudur? Benzer sonuçların yarım kalmış Arap devrimlerinde tekrarlanma olasılığı hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Şüphesiz ki Aksa Tufanı'ndan sonra işgal altındaki Filistin'in ve bölge devletlerinin durumu, Filistin davası lehine daha iyi bir hal almıştır. Filistin halkında, direnişinde ve beraberinde çoğu durumda hükümetlerinin yüzüstü bırakışına rağmen Arap ve İslam halklarında yeni bir ruh ve yeniden doğuş tecelli etmiştir.
Ayrıca, dünya halklarının Filistin davasına destek olma yönündeki etkileşimleri de daha olumlu hale gelmiştir. Dünya ülkelerinin sokaklarında ve meydanlarında, Amerikan ve Avrupa üniversitelerinin kampüslerinde Filistin’i destekleyen etkinlikler düzenlenmesi bunun en güzel örneğidir. Aksa Tufanı dünya halkları, özellikle de Amerikan ve Avrupa halkları üzerinde büyük bir olumlu dönüşüm yaratmış, hükümetlerinin Siyonist işgali ve bu işgalin çocuklar, kadınlar ve Filistin halkı hakkındaki suçlarını destekleyen taraflı tutumlarına karşı bir tepki oluşturmuştur.
Aynı zamanda bu tufan, Arap halklarının ıslah ve değişim ruhunu canlandırmış ve Arap Baharı devrimlerini tamamlama isteğini pekiştirmiştir. Benzer olumlu değişikliklerin, dünyadaki tüm ıslah ve özgürlük arayışında bulunan halklarda da gerçekleştiğini düşünüyorum.
Aksa Tufanı'nın 20 yıl boyunca halkı üzerinde acımasız bir baskı uygulayan Şeyha Hasina'nın diktatör rejimine karşı Bangladeş halkının devrimini desteklemede de bir etkisi olmuştur. Bu süreçte Hasina, İslam'a karşı amansız bir savaş açmış, halka karşı büyük zulümler ve suçlar gerçekleştirmiş ve İslami harekete, Cemaat-i İslami'ye karşı büyük şiddet ve baskı uygulamıştır. Bu süreçte, büyük liderlerinden beşini idam etmiş ve Cemaat-i İslami'nin lideri Şeyh Gulam Azam'ın, herhangi bir suçu olmaksızın hapiste hayatını kaybetmesine neden olmuştur. 90 yaşında olması ve birçok hastalıkla mücadele etmesi onların zalim tutumlarını değiştirmemiştir.
5. İİT, Arap Birliği gibi örgütlerin konumu ne olacak? Meşruiyetleri ve güvenirlikleri uzunca bir süredir yüksek sesle sorgulanan ve iflas ettiği söylenen uluslararası düzen yerine nasıl bir yeni dünya düzeni kurulacak? Büyük savaşların galipleri tarafından kurulan dünya düzenin sonuna geldik mi?
Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı açısından şunları söyleyebiliriz, bu yapılar neredeyse tamamen kaybolmuş durumdalar. Geriye sadece isimleri, gösterişli merkezleri ve neredeyse boş olan toplantı salonları ile büyük bütçeleri kalmış. Eğer bu bütçeler Gazze halkının ihtiyaçlarını gidermeye yönlendirilseydi, önemli bir kısmını karşılayabilirdi. Arap Birliği, Arap ülkelerini temsil ediyor ve bu ülkelerin çoğu, Siyonist düşmanla normalleşme bataklığına düşmüş durumda. İslam İşbirliği Teşkilatı ise Arap devletlerine ek olarak büyük çoğunluğu Amerikan baskısı altında kalan İslam devletlerini kapsıyor. Bu nedenle, onlardan sadece fısıldama şeklinde sesler duyuyoruz. Hiçbir ülke, Gazze'ye bir damla su gönderme kapasitesine bile sahip değil. Güç ve kuvvet ancak yüce ve büyük olan Allah'a aittir
Dünya sistemi ise, dediğiniz gibi, iflas etmiş durumda ve Arap halkları, İslam halkları ve hak ile özgürlükten yana olan dünya halkları arasında güvenilirliğini kaybetmiştir. Bu sistem, özellikle Filistin davası gibi bizim meselelerimiz karşısında tutumlarını çifte standart üzerine inşa eden bir dünya sistemidir.
Yeni bir dünya sisteminin ortaya çıkması konusunda gayba taş atmak istemem. Ancak, dünya üzerindeki özgür insanlar ve hak, adalet ve özgürlük savunucularını birleşmeye ve bu istenen dünya sisteminin doğması için azimle çalışmaya davet ediyorum. O zaman dünya, daha güvenli, adil ve huzurlu olacaktır.
6. Alim, aydın, akademisyenler, kanaat önderleri, STK'lar İslam dünyasında, Batı'da ve diğer bölgelerde Siyonist soykırımı karşısında nasıl bir tavır ortaya koymuşlardır, gerekli performansı göstermişler midir?
Hepsi, dünya genelindeki tüm özgür insanlarla birlikte Gazze ve halkına yönelik işlenen soykırıma karşı bildiriler, protestolar ve konferanslarla seslerini yükselttiler. Ancak bu çabaların etkisi sınırlı kalmaktadır çünkü bu gruplar tutumlarını gerçekliğe aktarma, Gazze ve Batı Şeria'da Filistin halkına yönelik kitlesel soykırımı durdurma ve yıkım operasyonlarını engelleme konusunda uygulama gücüne sahip değildir.
7. Yaşadığı anlam bunalımını teknolojik ilerleme ile kapatmaya çalışan, fütüristik bir gelecek kurgusuna, dijital dünya ve yeni sekülerleşme dalgasını basamak kılan küresel hegemonya karşısında Aksa Tufanı dünya halkları için farklı seçeneklerin kapısını aralayabilmiş midir, bu süreçte İslami Hareketler nasıl bir rol üstlenmelidir?
Evet… Aksa Tufanı hamlesi, dünya halklarına, küresel egemenliğe karşı her türlü değişim seçeneğini değerlendirme kapılarını sonuna kadar açmıştır. Şimdi, özgür hükümetlerin ve ulema, eğitimciler, kadınlar, meslek grupları, öğrenciler ve işçiler gibi her türlü kesimin bu harekete devam ederek batı egemenliğine karşı mücadelelerini sürdürmeleri, yeni ve adil bir dünya sistemi aracılığıyla arzuladıkları hedefleri gerçekleştirmeleri gerekmektedir. İşte İslami hareketlerin rolü, bu halk hareketinin tam kalbinde yer almaktadır.