Ahbeş (أحباش)

29 Ocak 2025 / Dr. Mahmut Yusuf Mahitapoğlu

İslâm dünyasında yaşanan birçok hızlı gelişme Türkiye’de yaşayan Müslümanların olayları okumasını zorlaştırmaktadır. Bunun arkasında yatan en önemli problemlerden bir tanesi zannediyorum ki çok sınırlı hareket ve guruplar üzerinden bir ülkeyi veya bölgeyi tanıma refleksidir. Söz gelimi Mısır veya Suriye denince akla ilk ve belki de tek gelenin İhvân-ı Müslimîn olması, ya da Filistin denince Hamas dışında herhangi bir gurup veya kitlenin varlığını düşünmemek bu konudaki en bariz örneklerdendir. Burada yadırganın husus bu hareketlere olan muhabbet değil aksine bütüncül okumalarda bu muhabbet ve ilişkilerin bir engel olma potansiyelidir. Zira yaşadığımız coğrafyanın her mahallesi ayrı bir din, mezhep, renk ve ideoloji barındırma potansiyeline sahiptir. Hemen belirtelim ki aslında hedeflenmesi gereken bu geniş okuma sayesinde Müslümanların bölgesel şartları ve güncel gelişmeleri iyi okuyabilmesidir. Yakın zamanda Suriye’de bizi çok da şaşırtan olayları yaşamamız ve tam anlamıyla bu hızlı gelişmelerden tatmin olamamamız bunu göstermektedir. Bizim için oldukça sürpriz olan gelişmeler aslında sahayı yakından takip eden uzmanlar için doğal bir sonuç olarak yorumlandı. Uzun yıllardır Türkiye gündeminde sıcak bir olay olunca odakları oraya çevirme anlayışı maalesef kendi camiamızda da oldukça alışılmış bir hale gelmiştir. Ezcümle bunu aşarak dertleri ile dertlendirmeyi hedeflediğimiz bu insanların yaşadığı toprakların neleri barındırdığı, ne gibi sorunlara gebe olduğunu düşünmeliyiz. Şayet buralarda mesai yapmazsak aslında başkaları tarafından oluşturulan gündemlerin çok da dışına çıkamayacağımız inkâr edilmez bir gerçektir. Bu hedefle başladığımız yazı dizimizde bu ay Lübnan’da önemli bir etki sahası olan ve İslâm dünyasının farklı yerlerine yayılmayı hedefleyen Ahbeş cemaatini anlatmaya gayret edeceğiz. Ürdün’de 2019 yılında doktora eğitimime başladığım sırada adını ilk defa hocalarımdan duyduğum bu gurup ile olan ilgim beni İslâm dünyasına bilmediğim ne kadar da çok şey olduğunu hissettirmiştir.

Ahbeş cemaati 1983 yılında Abdullah Hererî tarafından Lübnan’da kurulmuştur. 1910 yılında Etiyopya’nın Herer şehrinde dünyaya gelen dünyaya gelen Abdullah Hererî, ilk dini eğitimini ülkesinde almış ve Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlemiştir. Özellikle Şâfiî fıkhı ile ilgilenen Hererî 1949 yılında Mekke’ye giderek bölgenin ulemasından dersler almıştır. Yine Nakşî şeyhi Abdu’l-Gâfûr el-Efgânî’den Nakşibendî tarikatını almıştır. Medine’de bir süre geçirdikten sonra Kudüs’e ve Şam’a giden Hererî özellikle Suriye’nin birçok şehrine ziyaretlerde bulunmuş, gittiği bölgelerde özellikle ulemâ ile yakın ilişkiler kurmaya çalışmıştır. Hererî 2008 yılında vefatına kadar Lübnan’da ikamet etmiştir.

Ahbeş hareketinin yıldızı seksenli yılların ortasında Lübnan’ın iç savaş yaşamış olduğu dönemde parlamıştır. Bu dönemde toplumun farklı kesimleri ile ciddi temasları olmuş ve Lübnan halkı tarafından kabul görmeye başlamıştır. Seksenli yılların sonuna doğru Hererî dini merci olarak tanınmaya başlamıştır. O özellikle İbn Teymiyye, Seyyid Kutup, İhvan ve Selefiyye’ye karşı sert bir tavır takınmış, onları fırkâ-i dâlleden görmüşlerdir. Hererî hareketinin özellikle Suriye devleti ile olan yakın ilişkileri ise büyük tartışmalara neden olmuştur.

Hererî’nin düşünce dünyasında hangi mezhebi veya hangi tarikatı takip ettiği hususu oldukça girift bir konu olarak durmaktadır. O fıkıhta Şâfiî akide de ise Eş’ari olduğunu belirtir. Tasavvufta ise Kâdiri ve Rifâiyye tarikatını benimsemektedirler. Bilhassa Şâfiîlik ve Eş’arîlik vurgularının fazla olması, Ahbeş’in birçok kelâm ve fıkıh eserinin olup bu husustaki görüşlerinin kendi taraftarlarınca dillendirilmesi konusunda temkinli davranmak oldukça önemlidir. Zira her ne kadar kendileri bu mezheplere bağlı olduklarını ifade etseler de birçok konuda mezheplerin görüşlerinden farklı düşünmektedirler. Bu nedenle Şâfiî ve Eş’arî ulema tarafından sık sık eleştirilmektedirler. Bu noktada onlara yöneltilen en önemli eleştirilerin başında cefr gibi bâtinî birtakım olguların düşünce dünyalarında önemli bir yer tutması gelmektedir.

Hererî’nin özellikle Ehl-i sünnet kelâmı ve fıkhında muteberler eserlere yapılan şerh çalışmaları ile Müslümanlar arasında bir otorite kurma çabası görülmektedir. Eserlerinden bazıları şunlardır; eş-Şerhu’l-kavîm fi halli elfâzi’s-sırâti’l-müstakîm, Mevlidü’ş-şerîf, Risâletü’r-reddi ala’d-dâ’î’l-kâdiyânî, Delîlu’l-kavîm, Marifetü’l-isrâ ve’mi’râc, Behcetü’n-nazar, Ümdetü’r-râgip, Buğyetü’t-tâlib.

Ahbeş hareketinin Lübnan’daki en önemli kurumsal yapısı Cemiyyetü’l-Meşari’l-Hayriyyeti’l-İslâmiyye’dir. 1983 yılında kurulan cemiyet Habeşî’nin fikrini öğrenciler vasıtasıyla yaymayı hedeflemektedir. Kurucu Abdullah b. Yusuf el-Hererî’den sonra hareketin içerisinde gelen ikinci önemli isim bir suikast sonucu 1995 yılında hayatını kaybeden Nizâr Halebî’dir. Bu iki isim dışında önde gelen diğer kişiler ise şunlardır; Şeyh Mustafa el-Galâyînî, Dr. Adnan et-Turâbilisî, Üsame es-Seyyid, Ahmed el-Acûz, Sultan Ekrem Sultan.

Ahbeş yayınevi, eğitim kurumları, televizyon ve radyo gibi kendi düşüncelerini geniş kitlelere ulaştırabilecekleri imkân ve araçlara sahiptirler. Lübnan, Ürdün, Suriye gibi Arap ülkelerinin dışında Afrika, Amerika ve Avrupa ülkelerinde de okulları bulunmaktadır. Özellikle anaokulu ve ilkokul çalışmalarına özel önem vermektedirler.  Aylık olarak çıkarmış oldukları Minârü’l-hüda dergisi önemli yayın organlarından birisidir. Lübnan parlamentosunda temsilcileri bulunan hareketin ülkenin farklı yerlerinde mescitlerde görevli imam ve hatipler üzerinde de etkisi bulunmaktadır.

*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam Düşüncesi'nin editoryal duruşunu yansıtmayabilir.