Muhammed İmara: Batılılaşma Modellerinin İflası

  • Paylaş:
  • Tarih: 04 Ocak 2025     Y: İslam Düşüncesi    Yazdır
img
Muhammed İmara: Batılılaşma Modellerinin İflası

Batılılaşma Modellerinin İflası

1967 yılı Arap İsrail savaşında yaşanan hezimet sadece savaş meydanında olup bitmiş askerî bir yenilgi değildi. Bunun ötesinde ve bundan daha derin anlamda, iki yüzyıldır sömürgecilerin ve batıcıların İslam âleminde pazarlamaya çalıştıkları Batılı modernleşme modellerinin iflasını ifade ediyordu.

Müslümanlar bu zaman diliminde bu modelleri denedi denemesine, fakat bu modellerin etkisi, zihinleri batı modernitesinin düşünce fabrikalarında dövülmüş batıcıların ötesine geçememişti. Cemaleddin Afgani (H. 1254-1314, M. 1838-1897) o kimseleri şöyle tanımlıyordu: "Batı medeniyetinin kör taklitçileri ümmetin yüzünü kirletiyor, servetini heba ediyor, itibarını zedeliyor. Sömürgecilere uygun zemini hazırlayıp kapıları onlar için açan bu kimseler, şüphesiz sömürgeci orduların sızdığı deliklerdir."

İslam âlemi ise geçmişten devraldığı gerileme, kültür ve düşünce dünyasında donukluk ve taklit üzere yaşamaya devam ediyordu. Bu sırada sanki bir "halat çekmece oyunu" İslam âleminde hüküm sürmeye başlamıştı. Ancak bu oyunun bir kazananı ya da kaybedeni yoktu. Yani ne İslam ümmeti; zihninin, vicdanının ve yaşantısının Batıcılar tarafından Batılılaştırılmasına izin veriyor, ne de sömürgeciler tarafından siyasi ve kültürel kurumların başına getirilen Batıcılar, ümmetin kendi kimliğini ihya etmesine, İslami benliğini yenilemesine ve kendi kodları uyarınca yeninden ayağa kalkmasına fırsat tanıyordu. Bu şekilde Batıcılar ve İslamcılar arasındaki mücadele iki yüzyıl boyunca süre geldi ve iki akımdan hiçbirisi isteklerini gerçekleştirme konusunda başarılı olamadı. Yani iki akımın gücünü tüketen bu halat çekmece oyunu sonucunda elde kocaman bir sıfır kaldı.

İster doğrudan sömürgecilik altında olsun ister şekli bağımsızlık dönemlerinde olsun bu iki yüzyıl boyunca; ırkçı kavmiyetçilikten tutun kapitalist liberalizme ve hatta materyalizmi ve sınıfsal çatışmayı esas alan sosyalizm ve komünizme kadar, bütün Batılı modernleşme modelleri İslam ümmetinin yaşantısında denendi. Ancak İslam ümmetinin bedeni, kendi medeniyet kimliğine ve İslami benliğine yabancı olan bu cisimleri reddetmeye devam etti ve bu modeller içerisinde eriyip gitmeye karşı isyanını sürdürdü.

İşte 1967 hezimeti bu konuda bir dönüm noktası oldu ve İslam ümmeti bu Batılı modernleşme modelleri defterini kapattı. İlerleme ve kalkınma yolu olarak İslami benliğini ve İslam'ın ortaya koyduğu medeniyet modelini yeniden aramaya koyuldu.

Bu dönüşümün 1967 savaşında askerî çatışmanın cereyan ettiği alanla sınırlı kalmaması ve İslam âleminin bütününe uzanması bu hakikate şahitlik etmektedir.

Yaşanan bu dönüşüme dair Mısır'ı örnek verecek olursak 1970'lerin İslami cemaatlerin yayılmasına tanıklık eden yıllar olduğunu göreceğiz. Nitekim bu cemaatler önce Mısır üniversitelerinde yayılmaya başlamış, sonra toplumun farklı kesimlerine uzanmış ve sonunda hudutları ve ırkları aşarak "İslami ihya hareketi"ne dönüşmüştür.

Aynı dönemde Mısır'da, 1971 Anayasası'na devletin dinin İslam olduğu ibaresi eklenmiş, İslam şeriatı ilkelerinin yasama kaynaklarından biri olduğu belirtilmiştir. Ardından bu madde 1980 yılında düzeltilerek İslam şeriatı ilkelerinin yasamanın ana kaynağı olduğu ifade edilmiştir ve böylece batıya yönelen kıble yeniden İslam'a dönmeye başlamıştır.

 

Çeviren: Ömer Budak

15 Aralık 2014 Kaynak: Arabi21

Yorum Yapın