Aksa Tufanı Dosyası Özet

  • Paylaş:
  • Tarih: 30 Ekim 2024     Y: İslam Düşüncesi    Yazdır
img
Aksa Tufanı Dosyası Özet

İslam Düşüncesi sitesi olarak hazırladığımız ve Ekim ayı boyunca yayınladığımız "Aksa Tufanı" dosyasında; alim, düşünür, İslami hareket lideri, akademisyen kimlikli dokuz farklı yazarla Aksa Tufanı bağlamında yaşanan bir yıllık süreci ele aldık. "Aksa Tufanı'nı diğer operasyonlardan farklı kılan hususlar nelerdir?", "Aksa Tufanı, İslamcılık tartışmalarını ve İslami Hareketlerin düşünsel ve kurumsal yapılanmasını etkileyecek?", "Aksa Tufanı daha adil bir dünya düzeninin inşasına dair ne gibi ufuklar sunuyor?" gibi soruların üzerine gittik. Dosya kapsamında verilen cevaplarda öne çıkan başlıkları sizler için özetledik.

"Gazze halkının bütün imkansızlıklara rağmen sürdürdüğü destansı mücadelesi diğer İslami hareketlere ilham olacak."

"Aksa Tufanı hamlesine nasıl bir anlam yüklüyorsunuz? Bu süreci önceki operasyonlardan, kıyam hareketlerinden ve maruz kalınan katliamlardan farklı kılan yönler nelerdir?" sorusuna verdiği cevapta;

İMH Genel Başkanı Kemal Özden Filistin davası bağlamında kritik bir zamanda gerçekleşen Aksa Tufanı operasyonunun iyi hazırlanılmış, organize olmuş, psikolojik açıdan üst düzeyde, teknik olarak eldeki imkanlar ölçüsünde insan aklının alabileceğinin çok ötesinde bir operasyon olduğunu söylemekte ve Aksa Tufanı operasyonunun işgal rejiminin kurulduğu günden bugüne kadar yediği en büyük darbe olarak tarihe geçtiğini belirtmektedir. Aksa Tufanı’nın bize öğrettiği en önemli derslerden birinin sıradan işler yaparak sıra dışı bir başarı sağlanamayacağı gerçeği olduğunu söyleyen Özden,  360 km²lik bir alanda 24 saat gözetim ve ambargo altında tutulan bir halkın bütün imkansızlıklara rağmen destansı bir direniş hattının nasıl kurulacağına dair destansı mücadelesinin diğer İslami hareketlere de ilham olacağını ifade etmektedir.

HAMAS liderlerinden Musa Ebu Merzuk Aksa Tufanı operasyonunu "işgal ve kuşatma altında yaşayan bir halkın savaşçılarının, ABD ve Batı tarafından desteklenen işgal gücüne karşı başlattığı kutlu bir operasyon" olarak tanımlamaktadır. HAMAS'ın Kudüs'e karşı sorumluluk hissederek bu şehri korumak için mücadele ettiğini belirten Ebu Merzuk, Aksa Tufanı'yla beraber Siyonizmle çatışma konusunda yeni bir dönemin başladığını söylemektedir. "Artık inisiyatif alacağımız, düşman ordusuna stratejik yenilgiler yaşatacağımız bir döneme girmiş bulunmaktayız ve bu yenilgilerin etkileri, savaşın tozu dumanı dağıldığında daha da netleşecektir. İşgalcilerin yıllar boyu kanıtladığı üzere, düşman yalnızca gücün dilinden anlamaktadır. Bu yüzden haklarımızı yalnızca güç kullanarak alabiliriz, düşman baskı altında olmaksızın bizim haklarımızı asla tanımayacaktır."

Prof. Dr. Muhittin Ataman Aksa Tufanı'nın bugüne kadar İsrail'e karşı yapılan en büyük ve etkili operasyon olduğunun altını çizmektedir. Aksa Tufanı operasyonunun İsrail’in yenilmezlik mitini yok ettiğini söyleyen Ataman, caydırıcılık, erken uyarı ve hızlı mukabele ilkelerine dayanan İsrail’in güvenlik doktrinini çöktüğünü belirtmektedir. Aksa Tufanı Batıdan gelen muazzam siyasi, ekonomik ve askeri desteklere ve yıkıcı silah ve teknoloji avantajına rağmen İsrail’in de yenilebileceği göstermiş ve İsrail’in dünyadaki imajını derinden etkilemiştir. El-Aksa Tufanı sonrasında yaşananlar Batının değerler sisteminin başarısızlığını ve Batılı devletlerin ikiyüzlülüğünü göstermiştir.

"Aksa Tufanı bize cihadın en gerçek ve somut biçimde nasıl yapılacağını gösterdi"

"İslami bir hareket olan HAMAS öncülüğünde gelişen Aksa Tufanı, İslamcılık tartışmalarını ve İslami Hareketlerin düşünsel ve kurumsal yapılanmasını nasıl etkiledi/etkileyecek?" sorusuna verdiği cevapta;

Taha Kılınç cihadın tanımının son zamanlarda neredeyse “sabah namazına kalkmak cihaddır.” noktasına kadar gevşetildiğini söylemekte ve Aksa Tufanı'nın bize cihadın en gerçek ve somut biçimde nasıl yapılacağını gösterdiğini belirtmektedir. Demokratik teamüller, müzakereler, birlikte yaşam, hoşgörü, fikir özgürlüğü, vs. sayısız kavram, savaşın gerçek ve katı duvarlarına çarpmış ve parçalanmıştır. Temel kavramların üzerinde tepinerek ve ilkeleri çekiştirip sündürerek birer “salon kulübü”ne dönüşen nice İslami yapının, bu süreçten alması gereken büyük dersler vardır ve bu noktada gerekli özeleştirilerin şimdiden yapılmaya başlandığı görülmektedir.

Prof. Dr. Halil Çiçek'e göre Aksa Tufanı'yla HAMAS tüm insanlığa ve özellikle Müslüman dünyaya İslamcılığın bitmediğini, bitmeyeceğini ve İslami hareketlerin düzenli, planlı, iç koordinasyonu mükemmel, emir ve komuta hiyerarşisi sağlam, örgütsel ilkelere bağlılığın çok üstün olduğu kurumsal bir yapıya sahip olduğunu ortaya koymuştur.  Yakini bir imana ve görürcesine bir ahiret inancına, çok coşkulu bir şehadet özlemine sahip İslami bir hareketin varlık imkanını ve bilfiil de var olduğunu bütün modern dünyaya maharetle ve ferasetle göstermiştir. İslamî hareketler açısından negatif bir atmosferin oluştuğu günümüzde HAMAS’ın bütün bu pozitif yönleri İslami hareketlerin, HAMAS’ın yapılanması doğrultusunda kendilerini düşünsel ve yapısal açıdan güncellemelerini zorunlu kılmıştır.

Mehmet Mete HAMAS direnişinin sınırlı ve kısıtlı kişi ve imkanlarla büyük mücadelelerin yapılabileceğini tüm dünyaya ve tüm İslami hareketlere yeniden gösterdiğini belirtmektedir. Düşünce ve yapılanma olarak da yenilenme, mücadeleye devam etme ve iman varsa imkanın var olabileceğini yeniden ortaya koymuştur. HAMAS'ın esirlere gösterdiği İslam ahlakına yakışır tutumlar İslami hareketlere yönelik olumsuz algı ve ithamları bertaraf etmiş ve hakikatte terörist olanın cani ve katil Siyonistler olduğunu açığa vurmuştur.

"İslami Hareketlere ve Müslüman gençlere düşen en büyük görev şimdiden ileride inşa edilecek bu  bölgesel birliklerin fikri ve örgütsel yapısını sağlam temellerde yükseltecek zeminin hazırlanması için yoğun bir çaba içine girmesidir."

"İİT, Arap Birliği gibi örgütlerin konumu ne olacak? Meşruiyetleri ve güvenirlikleri uzunca bir süredir yüksek sesle sorgulanan ve iflas ettiği söylenen uluslararası sistem yerine nasıl bir yeni dünya düzeni kurulacak? Büyük savaşların galipleri tarafından kurulan dünya düzeninin sonuna geldik mi?" sorusuna verdiği cevapta;

İsa Özçelik İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği türü yapıların Müslüman halkların iradesini yansıtmadığını söylemektedir. Bundan dolayı halkların temel sorunlarına şu ana kadar kayda değer bir çözüm üretememişlerdir. Meşruiyetlerini kaybeden bu kuruluşlar bölgeyi bekleyen değişim süreci sonucunda zaten ortadan kalkacak ve daha sahici yeni birlikler inşa edilecektir. İslami Hareketlere ve Müslüman gençlere düşen en büyük görev şimdiden ileride inşa edilecek bu  bölgesel birliklerin fikri ve örgütsel yapısını sağlam temellerde yükseltecek zeminin hazırlanması için yoğun bir çaba içine girmesidir.

Müslüman Kardeşler Genel Rehberi Vekili Prof. Dr. Mahmud Hüseyin mevcut dünya sisteminin iflas etmiş durumda olduğunu ve Arap halkları, İslam halkları ve hak ile özgürlükten yana olan dünya halkları arasında güvenilirliğini kaybettiğini ifade etmektedir. Bu sistem, özellikle Filistin davası gibi Müslümanların meseleleri karşısında tutumlarını çifte standart üzerine inşa etmektedir. Yeni bir dünya sisteminin ortaya çıkması konusunda bir şeyler söylemek zor olsa da Mahmud Hüseyin dünya üzerindeki özgür insanları ve hak, adalet ve özgürlük savunucularını birleşmeye ve daha güvenli, adil ve huzurlu olması arzulanan yeni dünya sisteminin doğması için azimle çalışmaya davet etmektedir.

İnsan ve Değer Hareketi Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Şengöz hiçbir insani kural tanımayan, bebeklerin, çocukların üzerine bile binlerce ton bombalar atılırken, hastaneler, camiler bombalanırken ses çıkarmayan bu yapıların çözüm üretemedikleri için artık halkların kendi haklarını kendileri arayacaklarını belirtmektedir. Var olan sistemdeki daimi ülkelere bakıldığında danışıklı döğüş yaptıkları artık gözlerden kaçmamaktadır. Bu konuda yeni bir dünya düzeni gerekmektedir. Bunun için öncelikle İslam ülkelerinin kendi aralarındaki meseleleri çözüp tek güç halinde birlikte hareket etmeleri gerekmektedir. Bu birliği gerçekleştirecek yapılar ise İslami hareketler olacaktır. İslami Hareketler, ülkelerini İslami bir yönetime dönüştürmek için kesintisiz mücadele etmelidir.

Yorum Yapın