Hûsîlik

Yüzyılı aşkın süredir devam eden Siyonist işgal, Filistin meselesinin İslâm dünyasındaki bütün tarafları ile anlaşılmasını zaruri kılmaktadır. Genelde Filistin topraklarının özelde Kudüs ve Gazze’nin önemi ve işgali tarih boyunca ilk defa yaşanmamış, bununla beraber üzülerek ifade etmeliyiz ki; bu tarihsel tecrübe ve yaşananlar bugün Müslümanlara hala bir ders olamamaktadır.

Haçlı seferleri ile başlayan birçok işgal ve istila hareketi Müslümanların hafızalarında üzücü ve kanlı hatıralar bırakmış; aynı zamanda bu makus tarihin tekerrürü olacak birçok olay silsilesini başlatmıştır.  O dönemde nasıl ki, Haçlı seferlerine ortak bir tepki vermeyen ve güçlü bir irade göstermeyen Müslüman idareciler, bugün benzeri şekilde Gazze’de yaşananlara tepkisiz kalmaya devam ediyor; onlarca insanın zulüm ve şiddet altında ölümüne göz yumabiliyor. Pekala bu ortamda sesimizi yükseltmekten, boykota devam etmekten geri durmayan bizler aynı zamanda Filistin meselesini derinlemesine anlamaya çalışmak ile de mükellef değil miyiz?  Meselenin dini, tarihi, sosyal ve siyasi birçok yönü anlaşılarak Müslümanların geleceğe dönük birçok farklı plan ve program hazırlaması iktiza etmektedir.

İslâm dünyasının Filistin meselesine ses vermesini beklerken zaman zaman bu önemli sorunun İsrail-İran arasında sözlü ve fiili mücadeleye dönüşmesi, çoğu zaman gerçekleşmeyen karşılıklı tehditlere dönüştüğünü görebilmekteyiz. Arap ülkeleri içerisinde İran’ın önemli nüfuz alanlarının bulunduğu Lübnan ve Yemen 7 Ekim’den bu yana gerçekleşen saldırılarda ismini en çok duyduğumuz ülkelerden oldu. Özelde Hizbullah ve Hûsîler Şii kökenli iki gurup olarak hemen her gün geleneksel ve sosyal medyada kendilerinden bir hayli söz ettirdiler. Batının bugün- İspanya gibi istisnalar hariç- topyekûn Gazze’ye karşı birlik olmaları ancak buna karşın İslâm dünyasının farklı birçok sebeple konuya duyarsız kalmaları nedeni ile biz daha ziyade İslâm dünyasının kendi iç dinamiklerini anlamanın öncelikli görevimiz olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle her ay Filistin meselesinde etkili ve isimleri geçen farklı gurupları- mezhebi intisapları fark etmeksizin- ele almaya gayret edeceğiz. İlk olarak ele alacağımız yapı Hûsîler’dir.

Hûsîler ya da başka isimleri ile; Ensarullah hareketi, Hûsî cemaati, Mümin gençler, San’a’dan yaklaşık 240 km uzaklıkta bulunan Sa’dah (السعدة) şehrinde ortaya çıkmıştır. Bölgenin önemli Zeydî alimlerinden aynı zamanda Hûsîlerin ruhani lideri Bedre’d-dîn el-Hûsî’ye(1926-2010) dayanarak kendilerine Hûsî denilmektedir. Bedre’d-dîn el-Hûsî ve diğer Zeydî alimler arasında imamın Haşimi soyundan olup olmaması hususunda ihtilaf olmuştur. Bedre’d-dîn el-Hûsî Yemen’de Zeydîlik ismi ile bir eser telif etmiş, bu eserinde on iki imam fırkası ile Zeydîlik arasındaki yakın ilişkiyi açıklamaya çalışmıştır.

Yemen’de bugün iktidarı elinde bulunduran Hûsîler’in, 1992 yılında Zeydîler’in Yemenli yöneticiler tarafından baskı altında kalması nedeni ile ortaya çıktığı kabul edilse de gerçek anlamda 2004 yılında kendileri ve Yemenli idareciler arasında vuku bulan karşı karşıya gelmenin neticesinde dünya gündemine girmişlerdir. Bugün Yemen’in en büyük- ki bu yaklaşık yarım milyona tekabül etmektedir- milis kuvveti olarak ülke ve bölge açısından önemini korumaktadır. Hûsîler’in ortaya çıkmasına sebep olan birçok olay ve neden zikredilse de kendilerine yapılan baskı ve Zeydî düşüncenin ve itikatlarının kaybolması tehlikesinin ön plana çıktığı görülmektedir. Hûsîler’in silahlı bir harekete dönüşmeleri 2004 yılında başlayan ve 2010 yılına kadar süren Yemen hükümeti ile Sa’dah savaşı olarak bilinen çatışmalara tesadüf etmektedir. Bu çatışmalar esnasında Hûsîler’in gerçek anlamda kurucusu olarak kabul edilen Hüseyin el- Hûsî öldürülmüş, yerine küçük kardeşi Abdu’l-Melîk el-Hûsî geçmiştir.

Hûsîler’in itikatlarının siyasetlerini doğrudan etkilediklerini söylemek mümkündür. Zira onların temelde asıl hedefleri imamet fikrini Yemen’de yeniden inşa etmektir. Bu amaca dönük olarak Zeydî gençlere kendi inanç sistemlerini öğretme amacıyla Yemen’in farklı şehirlerinde birçok eğitim kurumu inşa etmişlerdir.

Hûsiler’in aynı zamanda siyaset ile ilişkileri geçmişte de yakından olmuştur. Önde gelenlerinden Hüseyin Bedre’d-dîn el-Hûsî, 1993-1997 yılları arasında Yemen parlamentosunda vekillik görevi yapmıştır. Hüseyin dışında Muhammed Bedre’d-dîn el-Hûsî, Yahya Bedre’d-dîn el-Hûsî ve Abdullah er-Râmîzî gibi isimler vekil olarak Yemen meclisinde bulunmuşlardır. 2011 yılında Yemen lideri Abdullah Salih’e karşı bir isyana kalkışan Hûsîler, 2014 yılında başkent ve birçok ticari ve siyasi merkezi ele geçirmiş; 2015 yılından beri ülkenin büyük bir bölümünü kontrolü altında almışlardır. Başlarını Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliği’nin çektiği körfez koalisyonu ile aralarında çatışmalar devam etmektedir.

Hûsîler’in İran ile olan ilişkisi gündemi en çok meşgul eden konuların başında gelmektedir. Onların İran ile olan ilişkisinde en önemli rolü oynayan kişi Hüseyin el-Hûsî’dir. İran’dan dönmesi sonrasında Zeydîler arasında yeni fikirlerin ortaya çıktığı ve Gadir Hum, Aşura gibi bazı tören ve kutlamaları benimsedikleri görülmektedir. Bu şekilde aslında aralarında önemli ayrılıklar olan iki gurubun yaklaştırılması hedeflenmiştir. Zira on iki imam mezhebi aslında İmam Zeyd b. Ali’nin imametini kabul etmez. Zeydiler de Şii imamların masumiyetini kabul etmez ve ismet sıfatının yalnızca peygamberlere ait olduğuna inanırlar. Ayrıca sahabeye hakaretamiz ifadeler kullanma ve takiyye gibi şeylerden uzak dururlar. Bu nedenle Hûsîler’in Zeydîler ile eş değer görülmesi bir başka ifade ile Zeydîler’in asıl temsilcilerinin Hûsîler olduğunu söylemek oldukça zor görünmektedir.

Hûsîler’in Yemen’de Amerikan varlığına olan karşıtlığı siyasetlerini oluşturmada önemli bir noktada durmaktadır. Hüseyin el-Hûsî’nin 11 Eylül olaylarından sonra hutbe ve toplantılarındaki konuşmalarda bunun birçok örneği görülmektedir. Hûsîler, Yemen hükümeti tarafından daima İran ve Hizbullah ile ilişkileri olduğu ifade edilmiş, onlar ise asıl sorunlarının Yemen’de Amerika ve Suudi Arabistan varlığı olduğunu ifade etmişlerdir. 1997  yılında siyasi bir harekete dönüşen Mümin gençler bugünkü ismi ile Hûsîler hareketinin en önemli şiarları bu düşüncelerini ifade eder; Amerika’ya ölüm, İsrail’e ölüm, Yahudilere lanet olsun, Zafer İslâm’ındır. Hûsîler her namaz sonrasında bu sloganları tekrarlamaktadırlar.

Bugün Yemen’in en önemli bölgelerini elinde bulunduran Hûsîler’in siyasi yapısı üçlü bir sisteme dayanmaktadır. Bunlardan ilki siyasi meclistir. Siyasi meclis; Hûsî hareketin bir nevi diplomatik tarafını temsil etmekte, diğer yapı, örgüt ve kuruluşlar ile olan ilişkileri düzenlemektedir. İkincisi ise yürütme  meclistir. Bu yapı içerisinde kültür, eğitim, toplum, basın, kadın ve ellerinde bulunan şehirlerin işlerine dair birçok konunun bulunduğu görülmektedir. Son olarak hükümet işlerinin organizasyonu olan yapı bulunmaktadır. Yargı ve yürütmede Hûsîler tarafından yapılan iş ve işlemleri denetleyen ve onlara yol gösteren mekanizmadır. Hûsîler Yemen’de iktidarı ele geçirdikten sonra devletin birçok organını muhafaza ettikleri gibi  Zekat için kurdukları bazı yeni yapılar ihdas etmişlerdir.

7 Ekim’den bu yana devam eden Gazze’nin işgal ve istilasına yönelik tepki mahiyetinde Hûsîler’in birçok askeri faaliyet yürüttüğünü görmekteyiz. İsrail terör devletinin güney sınırlarına yönelik füze saldırılarının yanı sıra Kızıldeniz’de İsrail ticari gemilerine dönük 19 ve 25 Kasım’da iki askeri operasyon gerçekleştirdiler. 3 Aralık’ta ise iki İsrail gemisine hava araçları ve füzelerle saldırı gerçekleştirdikten sonra 9 Aralık’ta hangi ülkeye ait olursa olsun İsrail’e ticaret gerçekleştiren her gemiyi engelleyeceklerini  açıkladılar. Buna müteakip dünya deniz hareketinin yüzde yedisini oluşturan ve Aden körfezi ile Kızıldeniz’i birbirine bağlayan Babu’l-Mendeb boğazından geçişler birçok şirket tarafından askıya alınmıştır.

Hûsîler bügün hala tartışılmaya devam edilmekte özellikle Sünni Müslümanlar ve Zeydî alimler tarafından ciddi eleştirilere maruz kalmaktadır. Hûsîler’in eleştirdikleri en önemli noktalar ise yaşadıkları problemleri silahla çözme istekleri, İran siyasetinin bir parçası olmaları ve on iki imam fırkasına dayanan inançları oluşturmaktadır. Hûsîler hakkında kısa bir bilgi vermeye gayret ettik. Bugün gerek Yemen gerekse bölge ülkeleri açısından önemli bir aktör olmaya devam eden Hûsîler yakından takip edilmeyi ve izlenmeyi hak etmektedir.  

*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam Düşüncesi'nin editoryal duruşunu yansıtmayabilir.

Yorum Yapın