Dışımızdaki dünyanın belirli bir düzen ve amaç için şekillendiği gerçeği artık bizi daha az şaşırtırken Malik b. Nebi bu gerçekliğe iç dünyamızı da ekler. Bunun da bilinen bir gerçeklik olduğu düşünülebilir ama onu farklı kılan bunun nasıllığını ele alıyor olmasıdır. Bu bağlamda Malik b. Nebi bizlere iç dünyamızı ve emperyalizmi yakından ilgilendiren Fikir Savaşından bahseder. Peki nedir bu fikir savaşı?
Emperyalizmin varlığını bize hissettirmeden iç dünyamızı kendi amaçları doğrultusunda şekillendirme mekanizmasıdır. Ancak şuraya şimdiden dikkat çekmekte fayda var. Malik b. Nebi bu konuyu ele alırken “Kahrolsun Emparyalizm!” gibi slogonik konuşmalar yapmaz. Çünkü onun amacı kısa bir süre sonra sönen duygusal tepkiler vermek değil, kendi tecrübesi ve gözlemleri çerçevesinde bu savaşın araçlarını açıklayarak onu izleyenleri uyarmaktır.
Emperyalizme göre sömürülenin fikri sahada kendini ortaya koyma hakkı yoktur. Eğer fikri sahada böyle bir hareketlenme olursa bütün araçlar devreye sokularak doğacak olan fikir ve etkileri imha edilmeye çalışılır.
Fikir savaşı sahasında emperyalizmin kullandığı araçlara bakacak olursak şunları söyleyebiliriz:
- Malik b. Nebi’nin “Gözetleme Kuleleri” dediği kuleler aracılığıyla sömürülen toplumun bütün tabakaları incelenir. En alt tabakadan en üst tabakaya kadar bütün toplulukların fikir haritaları ortaya çıkarılır. Bu haritalar sayesinde hem fikri hareketlilik takip edilir hem de imha edilecek fikirler üzerine planlamalar yapılır.
- Emperyalizm kendine karşı olan olumlu ve olumsuz duyguları çok iyi yönetir. Bu noktada iki durumdan da maksimum fayda sağlamak için bu duyguları yöneterek karşı tarafın bilincini uyutur. Zira emperyalizmin kötülüğü noktasında vicdanlı olanlar birleşip öfke duyuyor olsa da bu bizi dönüştürecek bir eyleme yansımadığı sürece öfkenin kuvveti mazluma yönlendirilerek kullanılabilir. Bu da sözde emperyalizm karşıtı olanların da sisteme fayda sağlayacak şekilde kullanılmasını sağlar.
- Emperyalizm kişisel yetenekleri kendi hedefleri doğrultusunda kullanmayı da sever. Burada ise iki tür insan vardır. Maddi vaadlerle satın alabileceği zihinler ve bunu reddedenler. İkinci sınıfı ele geçirmek zor olduğu için onu dışarıdan değil içeriden yok etme yolları geliştirir ve kişiyi öyle bir noktaya getirir ki kişi kendi çabasının gereksiz ve işe yaramaz olduğunu düşünmeye başlar.
- Emperyalizm, sömürdüğü toplumun her daim duygu ve heyecan temelli bir siyaset içinde kalmasını ister. Çünkü burada akıl devre dışıdır. Malik b. Nebi emperyalizmin bunun için kullandığı aracı boğa güreşine benzetir. Buna göre emperyalizm belirlediği hedefleri kırmızı kumaşla sömürülenin önüne tutar ve onu öfkelendirir. İlkel duygularına oynanan toplum ise bunun bilincine varmadan bütün gücünü asıl hedef yerine kumaşa yöneltir.
Günümüzde gerek ülkemizde gerek Londra ve Bangladeş’de yaşananları hızlıca hatırlarsak bu araçların aynı işlevini aktif bir şekilde sürdürdüğünü görebiliriz.
Bizi üzen ise bu savaş araçlarının geçmişten günümüze benzer olmasına ve öncü şahsiyetlerin müslümanları çeşitli biçimlerde uyarmasına rağmen istenilen nitelikte bir dönüşümün gerçekleştirilememiş olmasıdır. Elbette bu konunun birçok sebebi vardır. Yukarıdaki araçları gözönünde bulundurduğumuzda mevcut durumun emperyalizme fayda sağlaması hasebiyle bir değişim istememesi ve buna izin vermemesi aşikardır. Bununla birlikte Malik b. Nebi’nin üzerinde durduğu iki sebebe daha dikkat çekeceğiz.
Birincisi toplumsal ve bireysel alışkanlıklarımızın bizi esir almış olması ve bu doğrultuda kolaya kaçma ilkesinin devreye girmesidir. Buna göre kişi ya da toplum günü kurtarmanın peşine düşer ve uzun soluklu, derin ve analitik düşünceden yoksun bir şekilde hareket eder. Bu durum ise irade eksikliğinden kaynaklanmaktadır. İradesi gelişmemiş kişi ya da toplumlar kendi potansiyellerini kullanmadıkları için yönetilmeye açık hale gelmektedir. Yönetme işlemi zaten zihin haritaları da çıkarılmış olan topluluklar için çok daha basit olmaktadır.
Diğeri ise atomik düşünme biçimidir. Bu düşünme biçiminde olaylar tek tek ele alınır ve aralarındaki olası bağlara bakılmaz. Bu durum ise bizi sürekli yanlışa götürmektedir. Çünkü olayları bir bütün halinde değerlendirmediğimizde emperyalizm istediği kavramı, şahsı ya da varlığı bize istediği biçimlerde gösterecektir. Ve bizler bundan ders almadığımız için bu düzenek her defasında tekrar tekrar kurulup işlemeye devam edecektir. Ancak onların bu düzeneğinin ne kadar insanlıktan uzak olduğunu da tarih bize tekrar tekrar göstermektedir. Katil Netanyahu’nun ABD Kongresi’nde alkışlanması bunun en yakın göstergesidir. Bu nedenle satır aralarını okuyup örülen örümcek ağlarını görerek hakikati kavramak çözümleme yapabilmenin gerekli bir unsurudur. Bu rikkat haline erişmek ise bir zaruret olarak önümüzde durmaktadır.
Malik b. Nebi bu tabloyu bizlere çizdikten sonra umudumuz olacak şu ayete vurgu yapar:
“İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise bâtıl dava uğrunda savaşırlar. Şu halde şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphe yok ki şeytanın planı (tuzağı) daima zayıftır.” (Nisâ suresi 76. Ayet)
Hak bâtıl mücadelesi kıyamete kadar süreceğine göre zayıflığı vurgulanan bu planlar karşısındaki yerimizi sağlam almalıyız. Ancak bu şekilde önümüzdeki karanlıkları gür çığlıklarımızla delebiliriz.
*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam Düşüncesi'nin editoryal duruşunu yansıtmayabilir.