Spor, insan sağlığını, fiziksel ve zihinsel yönden destekleyen bir etkinliktir. Ancak, İslamda sporun yeri ve önemi, yalnızca bedensel faydalarıyla sınırlı kalmayıp, ruhsal ve ahlaki gelişimle de doğrudan bağlantılıdır. İslam düşüncesi, sağlıklı bir bedenin, ruhsal olgunluğa giden yolda önemli bir araç olduğunu vurgular. Bu makalede, İslam’da sporun yeri, önemi ve bu alandaki temel ilkeler, İslam düşüncesi perspektifinden ele alınacaktır.
1. İslam’da Bedene ve Sağlığa Verilen Önem
İslam, bedenin sağlığını ve korunmasını teşvik eder. Kur’an-ı Kerim ve Hadislerde, bedeni sağlıklı tutmanın önemine dair birçok öğüt bulunmaktadır. Bu, sporun İslam’daki yerinin bir göstergesidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), sağlıklı bir bedene sahip olmanın, kişinin Allah’a daha iyi ibadet edebilmesi için önemli olduğunu belirtmiştir. Bedeni ihmal etmek, İslam’a göre bir tür sorumsuzluktur. Bu bağlamda spor, bedensel sağlığı korumak, güçlenmek ve enerjiyi doğru bir şekilde kullanmak için önemli bir araçtır.
Kur’an’da, insanların fiziksel güçleriyle ilgili doğrudan bir vurgu yapılmasa da, Allah’ın insanı mükemmel bir şekilde yarattığına dair birçok ayet bulunmaktadır. Örneğin, “Biz insanı en güzel biçimde yarattık.” (Tîn, 95:4) ayeti, insanın bedeninin sağlıklı tutulmasının ne kadar önemli olduğunu ima eder. En güzel biçimde yaratılmış olan bedenin, en güzel biçimde korunmasının ve geliştirilmesinin de ancak beden hareketleri ile mümkün olduğu bilinmektedir. Bedeni sağlıklı tutmanın temel yöntemlerinden bir tanesi de harekettir/egzersizdir/spordur.
İslam düşüncesinde insanın bedeninin, Allah tarafından bir emanet olarak verildiği belirtilir. Bedenin korunması, sağlıklı tutulması ve ona zarar verilmemesi gerektiği vurgulanır.
Spor ve egzersiz, bedenin sağlıklı tutulmasına yönelik faaliyetlerdir ve bu anlamda bedenin korunmasına katkı sağlar.
2. Sağlık ve Güçlü Olmak
Kur’an’da fiziksel gücün önemine dair dolaylı ifadeler vardır. Bedensel güç, bireyin hem dünya hem de ahiret için hayırlı işler yapabilmesi adına önemli bir kaynaktır. Bu, spor yapmanın, bedeni güçlendirmenin ve sağlıklı tutmanın gerekliliğini ima eder.
“O harıl harıl (savaşa) koşanlara,
(Tırnaklarıyla yerden) ateş çıkaranlara,
Sabahleyin akın edenlere,
Tozu dumana karıştıranlara,
Derken bir topluluğun ortasına dalanlara yemin ederim ki…(Adiyat: 1-5)
Bu ayetlere dikkat kesildiğimizde insanın savaşa harıl harıl isteyerek güçlü bir şekilde koşabilmesi için fiziksel hazır oluşa ihtiyacı bulunmaktadır, koşarken yere sağlam basıp gücünü hissettirebilmesi içinde adeta yerden ateş çıkarabilmesi için ciddi bir kas gücüne ihtiyacı vardır, özellikle bir topluluğun ortasına dalabilmek için evet öncelikle iman gücüne, cesarete, özgüvene ihtiyaç vardır ve fakat tüm bunların kazanımında hareketin/sporun bireyi nasıl hazır hale getirdiği kaçınılmaz bir gerçektir.
‘’Ve onlara karşı gücünüzün yettiği her kuvvetten ve bazı atlardan hazırlayınız. Bununla Allah Teâlâ'nın düşmanını ve sizin düşmanınızı ve onlardan başkalarını, (ki bunları siz bilmezsiniz, Allah Teâlâ bilir) korkutursunuz...’’ (Etfal-60)
Yine bu ayete baktığımızda gücünüzün yettiği her kuvvetten ibaresi var, zihinsel, ruhsal, imani, psikolojik, bilgi, askeri, siyasi, ekonomik, eğitimde, teknolojik, sanatsal, kültürel kuvvet ve daha sayamayacağımız bir çok kuvvetle birlikte elbette sporun insana kazandırdığı kuvveti de özellikle anmamız gerekmektedir. Zira spor bireyi bütünsel anlamda kuvvetli kılmakta; insanı hem normal hayatta ve hem de özellikle zor şartların timsali olan savaş şartlarında daha dayanıklı, kuvvetli kılmakta, bireyin özgüvenini artırırken, kuvvetli bir yapıya sahip olan bireyden doğal olarak düşmanda korkmaktadır. Ayrıca spor bireyde liderlik duygularının ve özelliklerinin gelişmesine fayda sağlamakta, dolayısıyla özellikle savaşın getirdiği zor, anlık zaman dilimlerinde hızlı, cesur karar alma durumlarında diğer insanlardan bir, bazen birkaç adım ön plana çıkarmaktadır.
3. Bedenin Temizliği ve Sağlıklı Yaşam: Zihinsel ve Bedensel Sağlık
Kur’an, bedenin ve zihnin temizliği üzerinde durur. Bu, fiziksel sağlıkla doğrudan bağlantılıdır. Spor, bedeni temiz tutmanın ve sağlıklı yaşam tarzı benimsemenin bir yolu olarak kabul edilebilir. Zira spor sayesinde sürekli hareket halinde olan beden; öncelikle sürekli beyne oksijen girmesi ve devamında tüm vücuda sirayet etmesi ile birlikte kanın dolayısıyla tüm bedenin temizlenmesini/yenilenmesini sağlar. Bununla birlikte spor bedendeki toksinlerin; özellikle ter yoluyla ve hareketten kaynaklı aktif çalışan metabolizma sayesinde tüm artıkların dışarı atılmasını sağlar ve bu durum daha temiz, güçlü ve sağlıklı bir bedenin oluşmasının temel taşlarıdır. Temizlenmiş bir beden daha berrak, dinginleşmiş bir zihin demektir. Spor ile yapılan hareketler sayesinde güçlenen hücreler, kaslar, kemikler, tendonlar ve uzuvlar aslında zihnin güçlenmesinin tezahürleridir. Bu anlamda spor beynin ve bedenin temizliği sayesinde bireyin güçlü olmasını temin edecek ve bütünsel anlamda bir insan ve bir kul olma noktasında ona eşsiz fırsatlar sunacaktır.
4. Bedenin Temizliği ve Sağlıklı Yaşam: Ruhsal, Ahlaki ve Sosyal Sağlık
Zihinsel ve bedensel anlamda arınmaya uğramış bir bireyin; ruhsal ve sosyal anlamda da iyi olma yolunda önemli adımlar attığı aşikardır. Hareket sayesinde iç huzuru yaşayan birey, özellikle günümüzün temel problemlerinden olan aşırı stres, aşırı kaygı ve depresyon gibi musibetlerden kurtulma yolunda önemli bir başlangıç yapmış demektir. Zira bedenin spor ile dengeli bir yaşama kavuşması, sağlıklı ve kontrollü beslenmeyi salık vermesi sayesinde iç huzuru bulacaktır, karşılaştığı ve ona normal şartlarda aşırı stres yükleyecek, ya da onu aşırı kaygıya itebilecek ve devamında depresyona kadar gidebilecek tüm zorluklardan kurtarır. Sporun onu tüm bu negatif dünyadan uzaklaştırması ve yukarıda da ifade ettiğimiz hücrelerin yenilenmesi sayesinde daha sağlıklı, sakin, dengeli, kararlı ve olgun adımlar, kontrollü adımlar atmasını sağlayacaktır.
İslam, sporu sadece bireysel bir etkinlik olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk olarak da değerlendirir. Spor, toplumsal dayanışmayı güçlendiren bir etkinliktir. İnsanlar arasında rekabetin sağlıklı bir şekilde yapılması, sabır ve hoşgörüyü geliştirir. Ayrıca, spor yaparken kişinin niyetinin doğru olması önemlidir. İnsan, Allah rızası için spor yapmalı ve bu etkinlikte hırs, kibir, öfke, kin, düşmanlık, fanatizm gibi olumsuz duygulardan kaçınmalıdır. Aksi takdirde, spor, insanın nefsine/ahlakına ve toplumsal ahlaka da zarar verebilir.
Bununla birlikte spor insanın sosyalleşmesine önemli katkılar sunmaktadır. Spor ortamına gelene kadar farklı temasları olacak, yolda, trafikte, otobüste, metroda, devamında spor ortamındaki eğitimciden, birlikte çalıştığı arkadaşlarına kadar kurulan bu doğal temaslar onun sosyal yapısının gelişmesini, kendisini, çevresini daha doğru tahlil etmesini ve atacağı adımlarda da ona yardımcı olacak kazanımlardır.
‘’De ki: “Allah’ın kulları için yarattığı süsü, temiz ve iyi rızıkları kim haram kıldı?” De ki: “Onlar dünya hayatında müminlere yaraşır; kıyamet gününde ise yalnız onlara mahsus olacaktır.” İşte anlayan bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.’’ (Araf: 32)
Sporu Allah’ın kulları için yarattığı süslerden biri olarak görmemizi engelleyecek bir yasak bulunmamaktadır. Bilakis teşvikler mevcuttur, Kur’an ve Sünnet’te bizlere bu konularda yol gösterilmiştir. Bilakis insanın anatomik yapısı hareket etmesini zorunlu kılacak biçimde yaratılmış ve spor hareket demektir. Hareket ise aslında hayatın tüm alanlarında bereket demektir. Harekette sağlık vardır, sıhhat vardır. Bu süs insanın fiziksel yapısının en uygun şekilde biçimlenmesine, farklı hareketleri yaparak kendini göstermeye, sınırlarını zorlayarak o süsü daha mükemmel boyutlara getirmeye çalışması, hareketler sayesinde insanın estetik duygu ve düşüncelerinin gelişmesini ve Rabbimizin kulları için yarattığı bu süsten istifade ederek; zihinsel, ruhsal ve fiziksel kazanımlar elde ettiğini vurgularken; özellikle ruhsal anlamda rahatlamanın, ruhsal tatminin ve dinginliğin kişi üzerinde ne kadar önemli olduğunu belirtmeliyiz.
‘’Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve güzel şeyleri haram saymayın, sınırı da aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez.
‘’Allah’ın size verdiği helâl ve temiz rızıklardan yiyin ve iman etmiş olduğunuz Allah’ın yasaklarından sakının.’’ (Mailde:87-88)
Buradaki 87. ayete baktığımızda açıkça haram kılınmadığına hatta teşvik edildiğine ve bizzat Resulullah tarafından uygulandığına göre spor da insanlar için iyi ve güzel şeyler arasındadır. Şimdiye kadar açıklamaya çalıştığımız gibi bütünsel anlamda insan üzerinde önemli kazanımlara sebep olmasından dolayı spor iyi ve güzel olanlardandır. Ayetin devamında açıklandığı üzre mesele sınırı aşmamaktır, bu sınırlar inşallah devam eden yazı dizimizin içindeki konulardan bir tanesi olacaktır.
Bir sonraki 88. ayete baktığımızda ise Allah’ın bizlere verdiği helal ve temiz rızıklardan yiyin ifadesini; bedenin ve ruhun bir ihtiyacı/rızkı olarak kabul ettiğimizde spor; üzerine düşülmesi gereken konulardan bir tanesidir. Bedenin harekete endeksli yapısının spor tarafından karşılanacağını ifade etmemiz yerinde olacaktır.
5. Peygamber Efendimizin Sporla İlgili Tavsiyeleri
‘’…Peygamber size ne verdiyse
onu alın, sizin için ne yasak ettiyse ondan sakının. Haşr: 7
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hayatında aktif bir şekilde spor yapmıştır ve bunu müslümanlara da tavsiye etmiştir. İslam’ın erken dönemlerinde, okçuluk, ata binme, koşu ve güreş gibi sporlar, sahabe tarafından sıklıkla icra edilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.), sporun sadece fiziksel bir aktivite olmadığını, aynı zamanda toplumsal dayanışmayı ve bireysel karakteri geliştirdiğini belirtmiştir. Örneğin, “En iyi okçular sizlersiniz.” (Buhari) hadisi, okçuluğun sadece bir savaş becerisi değil, aynı zamanda bir fiziksel ve zihinsel disiplin olduğunu vurgular.
Peygamber Efendimiz’in tavsiye ettiği sporlar, sadece fiziksel sağlığı değil, aynı zamanda ahlaki değerleri de güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Çünkü spor, insanın liderlik, sabır, azim, disiplin, karakter, kimlik, kendine güven gibi erdemleri geliştirmesine yardımcı olur. Ayrıca, sporla uğraşmak bireylerin kendilerini tanımalarına, sınırlarını bilmelerine ve toplumla sağlıklı ilişkiler kurmalarına da olanak tanır.
Hz. Peygamber’in Hz. Ayşe’nin binmesi için deve hazırlatması (İbn Hanbel, 2001, XL, 353), Hz. Ayşe ile koşu yarışını yapması, hatta rivayetlere göre bir keresinde kaybedip, diğer seferinde kazanması, diğer taraftan mescitte kılıç-kalkan oynayan Habeşlileri izlemesi ve eşi ile beraber arkadaşlarına izletmesi, bir ara oynayanlara tezahüratta bulunması (Buhârî,Iydeyn, 13), Resulün bizzat kendisinin yarışlara katılması ve at yarışları düzenlemesi, yarışlarda birinci gelenlere ödüller vermesi (Ebû Dâvud, Cihad, 66), ünlü Pehlivan Rukâne’nin meydan okuması ve beni yenersen iman edeceğim demesi; bu meydan okumayı kabul eden Nebinin defalarca pehlivanı yenmesi ve pehlivanında iman etmesi, spor uygulamalarının farklı delilleridir.
Sahabe arasında da birçok güreş tutan pehlivanlar vardır. Mesela daha ergenlik çağında bir delikanlı olan Semure b. Cündüb, bir rivayete göre Uhud savaşına katılabilmek için Hz. Peygamberden izin istemiş, O’da “arkadaşını güreşte yenebilirsen katılabilirsin demiştir.” Bunun üzerine Semure arkadaşı ile güreşmiş ve onu yenerek savaşa katılmaya hak kazanmıştır. Burada da sportif bir branş cihada katılmak için bir ön şart olarak sunulmuştur. Nebinin harekete, fiziksel kuvvete ne kadar önem verdiği de görülmektedir.
Atıcılık ve binicilikle uğraşın! Sizin yayı gerip oku atmanız ve ata veya deveye
binmeniz bana sevimli gelir. Şu üç şey dışında eğlence yoktur, adamın atını eğitmesi, eşiyle oynaması, oku ve yayıyla atması. Kim isteyerek atmayı öğrendikten sonra onu terk ederse, o nimeti inkâr etmiş olur (Nesâî, Hayl, 8).
Allah’ın Resulü yüzme ile ilgili şöyle buyurmuştur: İçinde Allah’ın zikri olmayan her şey oyun ve eğlenceden ibarettir. Ancak dört şey bunun dışındadır, kocanın eşiyle oynaması, kişinin atını eğitmesi, kişinin iki amaç arasında (temel ihtiyaçları ve gereksinimleri için) yürümesi, kişinin yüzme öğrenmesi (Nesâî, 2001, Işratü’n-Nisâ,15).
Mesela Hz. Ömer, Şam ahalisine yazdığı bir mektupta: Çocuklarınıza yüzmeyi, ok atmayı ve ata binmeyi öğretiniz demiştir. İbn Zübeyr’in, Kâbe’yi sel bastığında yüzerek tavaf ettiği sahih kaynaklarda mevcuttur. Tüm sporlarda İslami açıdan en temel ilke tesettür meselesidir. Nitekim erkek ve kadınların namahremlerine karşı her durumda tesettür ilkelerine riayet etmeleri ve dolayısıyla avret mahallerini örtmeleri temel ilkedir (Nisa 4/31; Ebu Dâvud, Libas, 31, 85;
Tirmizî, Salat, 227; İbn Mâce, Taharet, 132; Yüksek, 2021). Öte yandan, özellikle bazı sporlarda kadın erkek ayrımına özellikle dikkat edilmesi İslam kültürüne, emir ve yasaklarına göre yapılması gerekmektedir.
Futbol
Tarihsel süreçte kurrek, kücce gibi isimlerle anılan futbolun çok eski bir geçmişi vardır. Mesela eski Mısır mezar duvar tasvirlerinde top oynayan figürler mevcuttur. Futbol, İslam’ın yeni geldiği zamanlarda da mevcuttu. İslam öncesi cahiliye döneminde Mekkeliler, bugünkü futbola benzer kurrek isimli bir spor etkinliği yapıyorlardı. Mekke ahalisi top şeklinde bir şeyle oynarken Hz. Ömer onları gördü ve onlara Allah Resulü’nün onay vermemiş olduğu bir şeyi onaylamayacağını ancak O’nun bu oyunu onayladığını belirtmiştir Mekkeliler bayram ve kutlama günlerinde asırlardır bu oyunu oynadıklarını söylemişlerdir (Fakihî, 1994). Ayrıca Hz. Peygamberin bu sporu yasakladığına dair bir bilgi söz konusu değildir.
Sonuç
İslam düşüncesi, sporun sadece fiziksel bir etkinlik olmadığını, aynı zamanda bireyin ahlaki, ruhsal ve toplumsal gelişimine katkı sağlayan önemli bir aktivite olduğunu kabul eder. Bedeni sağlıklı tutmak, ruhsal olgunluğu artırmak ve toplumsal dayanışmayı güçlendirmek için spor yapmanın önemi büyüktür. İslam, sporun sadece fiziksel faydalarına değil, aynı zamanda bireyin manevi ve ahlaki değerlerinin güçlenmesine de katkı sağladığını öğretir. Bu bakımdan, İslam’daki spor anlayışı, sağlıklı bir beden ve ruh için bir araçtır ve bu denge, müslümanların hem dünyada hem de ahirette mutlu ve başarılı olmalarını sağlar.
Bireysel ve toplumsal anlamda insan için faydalı olan, kendisine ve bir başkasına zarar vermeyen, işkence içermeyen, kumar olmayan ve bunun yanında müşterek bahislere alet edilmeyen, zamanın israf edilmesine neden olmayan, ahlaka ters olmayan, İslâm şeriatının onayladığı spor faaliyetlerinin yapılması temel İslam düşüncesine ve Peygamberin uygulamalarına uygundur.
*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam Düşüncesi'nin editoryal duruşunu yansıtmayabilir.