İçinde bin aydan daha hayırlı bir gecenin bulunduğu, 11 ayın sultanı Ramazanı yaşıyoruz. Kameri yılın dokuzuncu ayı olan Ramazanı Şerif-i 1401. kere yaşıyoruz. Rabbim nice Ramazanlara hayırla, bereketle ve sağlıkla bizleri kavuştursun. Sözlükte “günün çok sıcak olması, güneşin kum ve taşları çok ısıtması, kızgın yerde yalınayak yürümekle ayakların yanması” anlamına geliyor. Aynı zamanda iki anlamı daha olduğu rivayet edilir. “kılıcı veya ok demirini inceltip keskinleştirmek için iki yalçın taş arasına koyup dövmek” ve “Yaz sonunda ve güz mevsiminin başlarında yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur”. Ramazan Müslümanlar için diğer aylardan pek tabii ki farklıdır. Onu farklı kılan şey sadece kelime anlamı veya sonunda erişilen bayramı değildir aslında. Herkes için farklı geçmesi, her kişinin farklı anlamlar yüklemesidir. Kimisi için Ramazanın kendisi bir bayram olur mesela. Fitre ve zekatlar kendisine ulaşır. Geçim darlığından bir nebze olsun kurtulur. Kimisi için zor zamanı ifade eder. Oruç tutmak, aç kalmak, uykuyu bölmek zor gelir. Toplumdan çekinir, oruç ile yiyecek ve içecekten uzak durur ama hayat onun için çok da değişmez. Günaha devam eder; gözünü, sözünü, zihnini veya kulağını korumaz. Oruç sadece toplumsal bir eylem olur onun için. Bir de arada kalan Müslümanlar var. Orucunu bir muhafızın nöbet tutması gibi tutar ama iftar sofrasını mükellef şekilde kurar. Sahurda ne yiyeceğini hesap eder. Fitrelerini “acaba benim bir günlük yemeğim ne kadardır?” diye düşünmeden, belirlenmiş miktarlar üzerinden verir.
Yukarıdaki paragrafta Ramazan kelimesinin kök anlamlarına tekrar dikkat çekmek istiyorum. Kişinin susuz kalması onun içinin yanmasını, bu ayda yaptığı ibadetler ile günahlarını yağmurun pisliği temizlediği gibi temizlemesini, nefsine hakim olarak iradesini dövdüğünü düşünebiliriz. Bu benzetme ziyadesiyle doğru olacaktır. Zira kelimeye verilen anlamlar birer yakıştırmadır. Mesele ne olursa olsun bu ayda Rabbimiz bizi emanete muhatap kıldığı gibi bir ibadete muhatap kılmıştır. O (sayılı günler), doğruyu eğriden ayırma, gidilecek yolu bulma konusunda açıklamalar ve insanlara rehber olarak Kur’an’ın indirildiği ramazan ayıdır. Artık içinizden kim bu aya yetişirse onu oruçlu geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, başka günlerden sayısınca tutar. Allah sizin için kolaylık istiyor, güçlük çekmenizi istemiyor. Sayıyı tamamlamanız, size doğru yolu göstermesinden ötürü Allah’ı tazimle anmanız için ve şükredesiniz diye (uygun hükümler gönderiyor).
"Ey iman edenler! Sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de sayılı günlerde oruç yazıldı. İçinizden hasta veya yolcu olan, başka günlerden sayısınca tutar. Orucu tutmakta zorlananlar için bir yoksulun (günlük) yiyeceği kadar fidye yeterlidir. Bir iyiliği mecbur olmadan yapan için bu (yaptığı) iyidir. Ama orucu tutmanız -bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.” Bakara Suresi’nde geçen bu ayet bize “neden oruç tutuyoruz” sorusunun cevabını vermektedir. Pek tabii Rabbimiz zül celal böyle bir ayet indirmeseydi dahi biz Müslümanlar üzerimize farz kılınmış bir ibadeti yerine getirecektik. Peki ayeti kerime ile ifade edilen “sakınasınız diye” ibaresi bizim için neyi ifade ediyor ya da etmeli? Öncelikle ifade edelim ki; Oruç faydalıdır, fakirlerin halinden anlarız vs. gibi sebeplere bağlı olmadan bir Müslüman farzını yerine getirmelidir. İbadetler bizim asli vazifemizdir. Rabbimiz zül celale birer şükür vesileleridir. Yine de insan düşünüyor. Psikolojik ve sosyolojik olarak etkilerini merak ediyor, gözlemliyor ve araştırıyor.
Oruç insanı kamil olma yolunda, beşeriyetten sıyrılıp eşrefi mahlukat olma iddiasında bulunanlar için ciddi bir ibadettir. Beşeri duygulardan arınmadan, yeme-içme, uyku gibi meseleleri çözmeden tam anlamıyla kamil bir insan olamayız. Burada yeme-içmenin insanın üzerindeki etkilerini düşündükçe anlam ziyadesiyle farklılaşacaktır. Bir şeyler yiyip içince keyfi yerine gelen insan acaba keyfi yokken de düzgün davranabilecek midir? Uykusunu almayınca sinirlenen, ilacını almayınca takati kesilen, kahve içmeyince odaklanamayan, vitamin almayınca enerjisi olmayan insan oruç ile kendine ve hayata yüklediği anlamı değiştirebilecek midir? Normalde namazlarının sadece farzlarını kılan, cemaate genelde gitmeyen, cenaze evlerinde Kur’an duyan, zikri ve tövbeyi zor anlarında hatırlayan insan ömrünün aslında Ramazan gibi geçmesi gerektiğinin farkına varacak mıdır?
Ramazan ayı bu dünyadan sıkılmış, vicdanlı yürekler için yazın açılan bir pencere gibidir. İnsanlığın bu gidişatından memnun olmayan, ümidini kaybetmese de yaşanılan mezalimi gördükçe canı sıkılan, kendisinden geçip insanlığın halini düşünenler için bir kardelen çiçeğidir. Maneviyat depolama yani tohum ekme vaktidir. Çivisi çıkmış dünyanın debdebesinden, kapital düzenin sınırsız özgürlüklerinden, gayesiz ve ahlaksız geçirilen ömürlerden hüzünlü kalpler için bir ciladır. Tefekkür ile hayatımızı tekrar gözden geçirmek için bir denetçidir.
Rahmet-i Rahmana şükürler olsun. Bir Ramazana daha eriştik. Aslında ömrümüzden bir Ramazan daha geçiyor. Fırsat geçiyor yani. Bağışlanmak için; yenilenmek, düzelmek, affedilmek, bir günaha daha son vermek, arınmak, mağfiret dilemek için bir imkan daha gidiyor. Bir gönle girmek, bir Müslüman tanımak, kendisini ve çevresini düzeltip ibadette devamlı ve dikkatli olmak için bir fırsat daha gidiyor. Yağmur yağıyor ama toprağımız hala kurak. Tohum ekiliyor ama tarlada haşereler ve zararlı otlar var. Hem aydınlatıcı hem ısıtıcı güneş huzmeleri geliyor ama biz şemsiye altında veya karanlıktayız.
Gelin bu Ramazan bir iyilik daha yapalım. Bir gönle daha girelim. Kendimizden bir kötülük-günah daha silelim. Yaşama gayemizi tekrar hatırlayalım. Rabbimize hamdimizi ve şükrümüzü artıracak vesileler kılması için dua ve niyazda bulunalım. Efendimiz(s.a.v)’e benzemek için bir sünneti daha hayatımıza ikame edelim. Rehberimiz Kur’an’ı Azimüşşan’ı anlamak için gayret edelim. Verdikçe arttığını, eksilmeden çoğalmayacağını tekrar görelim. Gelin bu Ramazan bayramı gerçek bir bayram olarak geçirelim. Bir Ramazanı mağfireti hak etmiş olarak geçirelim. Bayağılıktan, sıradanlıktan, ümitsizlikten ve tembellikten sıyrılalım. Manevi iklimin içinde ferahlık arayalım.
Rabbimiz bu Ramazan ve her zaman bizlere mağfiret etsin. Helalinden geniş rızıklar ihsan eylesin. Ömrümüze bereket ikram etsin. İbadetlerimizi, dualarımızı, hayır ve hasenatımızı kabul etsin. Manevi hayatımızı, ruhumuzu ve gönlümüzü besleyecek işler yapmayı nasip etsin.
*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam Düşüncesi'nin editoryal duruşunu yansıtmayabilir.