Kökü ‘medine’ isminden türetilmiş olan Medeniyet geçmişten günümüze farklı bağlantılar kurularak anlam yüklenmiş olan bir kavramdır. (Kutluer, 2003) Bir kavramın köklü bir geçmişe sahip olması onun çerçevesini belirlemeyi zorlaştırsa da muhteva açısından zenginliği bizi farklı boyutlara götüreceği için önemlidir. Kavramın çok boyutluluğu üzerinde duran Malik Bin Nebi de bunu şu şekilde ifade etmiştir:
“Medeniyet, maddi ve manevi şartlar bütünüdür. Bu şartlar, bir cemiyete ve o cemiyetin her ferdine çocukluktan ihtiyarlığa, hayatının her devresinde, gelişmesinin her safhasında, ona lazım olan desteği sağlama imkanı verirler.” (Bin Nebi, 1983, s. 30)
Bin Nebi’nin tanımından hareketle medeniyetin sadece fiziki unsurlardan oluşmadığını ahlaki unsurların da önemli olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca bir medeniyetin hem oluşumunda hem de sürekliliğinde toplumun rolünün göz ardı edilemeyeceğini ifade edebiliriz. Toplumun kapasitesi yani bir şeyler üretme becerisi medeniyetin ürünlerini ortaya koyacak ve onun öngörüsü sürekliliği temin edecektir. Toplumun öngörüsü ise geçmişi okuyup geleceği inşa edebilecek bir potansiyele sahip olmasını ifade eder.
Medeniyeti meydana getiren maddi ve manevi unsurlar için çeşitli yorumlar yapılmıştır. Bin Nebi ise bunu şu şekilde ifade eder:
“Medeniyet meselesinin üç ana soruna ayrıştığı görülmektedir: İnsan sorunu, toprak sorunu ve zaman sorunu. Bu itibarla medeniyet inşa etmek medeniyet ürünlerini yığmakla değil, bilakis bu üç sorunu kökünden çözmekle gerçekleşebilir.” (Bin Nebi, 2023, s. 52)
Bin Nebi’ye göre medeniyetin bütün çıktıları bu üç unsurun birlikteliğiyle ortaya çıkar. (Bin Nebi, 1983, s. 42) Bu nedenle medeniyeti ve onun uzantılarını kavramak için bu unsurların analizini yapmak önemlidir. İlk unsur olan insan Bin Nebi’nin üzerinde önemle durduğu bir konudur. Zira bu denklemin öznesi insandır ve o olmadan medeniyet tahayyül edilemez. İnsan sorunu daha çok toplumun zihin ve değer dünyasıyla irtibatlı olduğu için onu değerli kılıp tarihte varolmasını sağlayacak gücün fikir olduğunu ifade edebiliriz. Bu fikirler ne kadar tutarlı olursa toplum da o derece düzgün bir istikamette ilerler. Bin Nebi bu durumu şu şekilde vurgular:
“Fikrin eklemlerinden biri herhangi bir etken yüzünden bozulduğu zaman, toplumun hüküm veya eylemlerinde ve fertlerin davranışlarında bu bozulmanın sonucunu mutlaka görürüz.” (Bin Nebi, 2015, s. 58)
Bin Nebi’ye göre bu tür bozulmalar medeniyetin de sonunu getiren faaliyetlerdir. Dolayısıyla sağlam ve dinamik olmayan her fikir tehlikelidir.
Toprak sorunu ve zaman sorununa gelecek olursak ilki insanın içinde yaşadığı çevreyle ve oranın imkanlarıyla irtibatlıyken diğeri medeniyetin hayatta kalma dilimini ifade eder. Zaman, bir medeniyetin unsurlarının ortaya çıkması için zorunlu olan bir süreci ifade etmektedir.
Bin Nebi’ye göre medeniyetin oluşumu için insan, toprak ve zaman unsurlarının varlığı tek başına yeterli değildir. Bu unsurların anlamlı hale gelebilmesi için onlara hareket verecek bir güce ihtiyaç vardır. Bu durumu Bin Nebi şu şekilde vurgulamıştır:
“..Bu katalizör, tarih boyunca medeniyet sentezine daima eşlik etmiş olan dini düşüncedir.” (Bin Nebi, 2023, s. 53)
Bin Nebi’nin bu düşüncesinin temelinde İslam medeniyetine dair yaptığı okumalar vardır. Bir şeyleri üretme noktasında birey de toplum da sıfır noktasından başlar. İlerleyişinin sağlam olması ise kuvve alacağı unsurun hakikatine bağlıdır. İslam medeniyeti bu kuvveyi vahiyle alarak ilerlemiştir. Vahiyden aldığı bu ruhun yitirilmesi ise onun donuklaşmasına sebep olmuştur. Bin Nebi bu durumu bir tabloyla izah eder:
Tablo 1
Bin Nebi’nin Medeniyet Şeması
Not. (Bin Nebi, 2023, s. 74)
Bir medeniyetin aşamalarını basitçe görebileceğimiz bu tabloya göre toplum kendine can veren bir ruh ile tarih sahnesine çıkmaktadır. Bu ruh İslam medeniyeti için vahiydir. Vahiyle dirilen toplum bir amaç kazanarak ilerleme göstermiştir. Bu aşamada ona yol ve amaç gösteren maddi unsurlar değil ilahi hikmettir. İkinci aşamada akıl ve ruh arasında bir denge vardır. Medeniyetin varlığını sürdürmesi buradaki dengeye tabidir. Ancak zamanın ilerlemesiyle insan özüne yabancılaşarak eşyanın hegemonyasına girmeye başlamıştır. Böylece yitirilen denge son aşamayı beraberinde getirmiştir. Artık toplumu içgüdüler yönetmeye başlamıştır. Bu aşamada ruhun sesi duyulmaz ve akıl kullanılmaz haldedir. (Bin
Nebi, 2019, s. 24-25; Bin Nebi, 2015, s. 42)
Bu yazımızda Bin Nebi’nin önemle üzerinde durduğu medeniyet kavramının ne anlama geldiğini, unsurlarını ve aşamalarını ele almaya çalıştık. Bizler biliyoruz ki Allah bir toplum kendini değiştirmedikçe onları değiştirmeyecek. Gayretimiz ölçüsünde değişim oluşacak ve süreklilik gösterecektir. O halde medeniyetin inşası ve devamı için sahip olduğumuz ruhla dirilmeye her daim gayret göstermeliyiz.
KAYNAKÇA
Bin Nebi, M. (1983). Medeniyet. Çağdaş Temel Konular (V. Uysal, Çev.). içinde İstanbul: Bir Yayıncılık.
Bin Nebi, M. (2015). İslam Dünyasında Fikir ve Put (C. Aydın, Çev.). içinde İstanbul: Boğaziçi Yayınları.
Bin Nebi, M. (2019). Devresellik Olgusu. İslam Davası (M. Tan, Çev.). içinde İstanbul: Ekin Yayınları.
Bin Nebi, M. (2023). İslami Uyanışın Şartları (Ö. Budak, Çev.). içinde İstanbul: Ekin Yayınları.
Kutluer, İ. (2003). Medeniyet. TDV İslâm Ansiklopedisi: https://islamansiklopedisi.org.tr/medeniyet#1.
*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam Düşüncesi'nin editoryal duruşunu yansıtmayabilir.